Evren de bulunan tüm maddeler kimyasal bileşenler tarafından oluşturulur. İncelenen maddenin canlı olup olmamasına göre organik veya inorganik olarak adlandırılır. Ancak her iki durumda da aynı moleküllerin farklı dizilimlerinden başka bir şey değildir bu maddeler.
Öfke, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir duygudur. Bazen o kadar yoğun yaşarız ki öfkeden gözümüz kör olur. Bir kısmımız öfkeyle yaptıkları ve söylediklerinden daha sonra pişman olurken, bir kısmımız bu pişmanlığı yaşamaz. Bazılarımız öfke sebebiyle sevdiklerini kaybetti, bazılarımız ise öfkeli ebeveynleri nedeniyle travmatik bir çocukluk geçirdi. Sinirli hissettiğinizde bulunduğunuz ortamdan uzaklaşın, 100’e kadar sayarak derin nefes alıp verin, enerjinizi ve dikkatinizi başka bir alana yöneltmeye çalısın. Öfke anının geçmesine izin verin. 100’e kadar sayarak, yaşayacağınız 100 günlük pişmanlık ve acıdan kurtulun.
Kendinizi tanıyın… Güçlü yanlarınızı ve zayıflıklarınızı bilin. Bunları kabullenin. Geliştirebileceklerinizle ilgili kendinize fırsatlar yaratın. Gücünüzün sınırlarını bilin ki, taşıyamayacağınız bir yükün altına girmeyin. Nerede yardım istemeniz gerektiğini görün. Güçlü olduğunuz yanlarınızla neler yaptığınızı, neler başardığınızı düşünmeyi unutmayın. Yani kendinize haksızlık yapmayın…
Önemli bir konuda kararsızlık yaşadığımızda, seçim yapmak bazen çok zor gelir. İşte size yardımcı olabileceğini düşündüğüm kendinize sorabileceğiniz 4 soru
Psikiyatrik ilaçları kullanmayı neden reddeder insanlar? Böbrek veya karaciğer hastalıkları için verilenleri, tansiyon ilaçlarını almaya hazırız ancak psikiyatrik ilaçlardan bahsedilince aklımıza tuhaf sorular ve bahaneler gelmeye başlar. Çok uyutur, bağımlı olurum, deli miyim ben… Bu paylaşımı yazma sebebim psikiyatrik hastalıkların biyolojik temelleri vardır. Farklı beyinlerinin farklı hassasiyetleri ve bunların da genellikle nörotransmiter dengesizliği ile ilgileri vardır. Bu dengesizliğe ilaçlar iyi gelir ve iyileşmenize yardımcı olur. Korkmayın… Halk arasında inanılan yanlış mitlerin kurbanı olmayın… Bu sizin hayatınız… Seçimlerinizi akıllıca yapın…
Duygusal olarak fazla yeme, mutsuzken aşırı alkol alımı, çok fazla sigara tüketimi ve hatta uyuşturucu kullanımı kadar kötüdür. Taşıyamayacağımızı düşündüğümüz bir acı hissettiğimizde, yüzleşemediğimizde veya çıkış yolu görmediğimizde, bazen kendimizi uyuşturmaya çalışırız. Bunun yolu da bazen fazla yeme olur. Açlık hissetmesek de, tadını alamasak da sürekli yeriz. Unutmaya çalışırız… Acılarını alkole boğmak isteyen biriyle arada pek fark yok gibidir. Her yeme isteği geldiğinde durun, üzgün olduğunuzun farkına varın. Derin bir nefes alıp yavaşça bırakın… Yutmayı düşündüğünüz yiyeceğe tekrar bakın… Değer mi? Bir kağıt alıp oturup yazın. Sizi üzen durumu yazın, nasıl daha iyi hissedebileceğinizi yazın. Bu duygusal yeme döngünüzü kırın. Sağlıklı bir yaşama doğru bir adım atın…
Sizi yoran insanlardan uzak durun. Vücudunuza kulak verin. Vücudunuzun bu tip kişileri zihninizden daha iyi tanıyabileceğini bilin. İlişkiniz başladığından beridir sürekli yorgun hissetmeye, düzensiz beslenmeye, hiçbir şey yapmadan televizyon karşısında saatlerce vakit geçirmeye, size iyi gelen aktivitelerden uzaklaşmaya başladığınızda durun ve düşünün. Gerçekten iyi durumda ve mutlu musunuz? Yoksa sadece bu kişilere uyum sağlamaya mı çalışıyorsunuz? Zihinsel ve fiziksel olarak hastalanmaya başlıyor olabilirsiniz.
