Cinsel İstek Azlığı ya da Yokluğu:
İki cinsiyette de genelde başka bir duruma ikincil olarak ortaya çıkar. Yaşam zorlanmaları, geçimsizlikler, yaşlanma gibi sebeplerle ortaya çıkan istek azalması bozukluk olarak değerlendirilmez. Birçok bedensel ya da ruhsal hastalıkta cinsel istekte azalma ortaya çıkabilir. Sigara, alkol, ilaçlar da istekte azalma yaratabilir. Öncelikle isteksizliğe neden olan durum tespit edilip, tedavisi yapılmalıdır. Bilişsel davranışçı cinsellik terapisi de fayda gösterebilir.
Erken Boşalma:
Cinsel uyarılmanın hemen ardından, henüz cinsel birleşme olmadan ya da olur olmaz boşalma olması durumudur. Erkekte en sık rastlanan cinsel işlev bozukluğudur. Çalışmalarda %16-32 arası oranlar bulunmuştur. Patofizyolojisi tam olarak anlaşılamamıştır fakat serotoninin rol aldığına ilişkin veriler bulunmaktadır. SSRI grubu ilaçların erken boşalma tedavisinde faydalı olduğu düşünülmektedir.
Bu durumu “Kontrolsüz Boşalma” olarak adlandırmak da mümkündür. Kontrolsüz boşalma sık olarak gördüğümüz bir durumdur ve uygun terapi yöntemiyle kısa zamanda boşalma kontrolü sağlanabilmektedir. Bu sorunun sadece erkeği değil kadının da hazzını etkilemesi sebebiyle ilişki sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sertleşme Bozukluğu:
Doyum sağlayıcı cinsel ilişkiyi sürdürebilmek için yeterli sertleşmenin olmamasıdır. Erkeklerde erken boşalmadan sonra ikinci en sık cinsel sorundur. Genellikle ruhsal nedenlerle ortaya çıkar. Yanlış eğitim, cinselliği bir başarı olarak nitelendirme ve saplantı haline getirme gibi durumlar bu bozukluğa sebep olabilir. Kişinin benlik ve özgüven duygusunu zedeleyebilir, öfke ve depresyona yol açabilir. Orta ve ileri yaşlarda penise giden kan akımının bozulması, beyin ya da kalp damar hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Şeker hastalığı, nörolojik hastalıklar, bazı ilaçlar ve madde kullanımı bu bozukluğa yol açabilir. Bu durumda öncelikle bozukluğun fiziksel kaynaklı mı ruhsal kaynaklı mı olduğu ortaya konulmalıdır.
Kadında Cinsel Soğukluk:
Çocukluktan beri cinsellik konusunda ayıp, büyük günah düşünceleri ile yetiştirilen kadınlar evlenince doyum sağlamaları güç olabilir. Kadının haz duymasında kadına sevgi gösterilmesi, dokunulması, rahatlatılması da önemlidir. Kadında cinsel soğukluğun yaygın bir sorun olduğu düşünülse de, hekime başvuru sayısı az olduğu için net olarak hesaplanması güçtür.
Cinsel bölgeye ilişkin yapısal ya da mikrobiyal hastalıklar, şeker hastalığı, hipotiroidi gibi bazı hormon hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları ve bazı ilaçlar da benzer bir duruma yol açabilir.
Vaginismus:
Cinsel birleşme esnasında kadının vajina kaslarının istemsiz olarak kasılması ve cinsel birleşme olanağına kendini kapatması durumudur. Ülkemizde oldukça sık görülür. Nedeni tam olarak aydınlatılamamıştır fakat çocukluk çağından kalma korku, ayıp, günah, suçluluk duygularının rolünün olduğu düşünülür. Bazı vakalarda durum, kadın ve partneri için çok zorlu bir süreç haline gelebilir. Tedavi için öncelikle çiftlerin rahatlamasını, gevşemesini, korku ve kaygılardan arınmasını sağlayacak bir ruhsal ortam yaratılması önemlidir. Cinsel terapi yöntemleri kullanılabilir.
Vajinismus bazen Cinsel İlişki Korkusu veya Disparoni (ağrılı birleşme) ile karıştırılabilir. Cinsel ilişki korkusu genellikle yanlış ya da eksik bilgiler ile doğru olmayan cinsel inanışlar sebebiyle görülmektedir. Tedavisi 1-2 görüşmede kolaylıkla yapılabilir. Disparoni genellikle vajinal kuruluk, enfeksiyonlar, myomlar ve endometriosiz gibi sebeplerle ortaya çıkar. Sebebe yönelik tedaviyle çözüme ulaşılır. Vajinismus ise bunlardan farklı bir durumdur ve mutlaka konusunda uzman terapistler tarafından uygun terapi yöntemiyle tedavi edilmelidir. Vajinismus uygun yöntemle başarılı bir şekilde tedavi edilebilen bir ilişki sorunudur.
Erkekte en sık yaşanan cinsel işlev bozukluğu erken boşalma, kadında ise cinsel isteksizlik ve doyum sağlayamamadır.
Hem erkeklerde hem kadınlarda cinsel işlev bozukluğu görülme sıklığı %30-50 arası değişmektedir.
Hem erkeklerde hem kadınlarda cinsel işlev bozukluğu görülme sıklığı %30-50 arası değişmektedir.
Cinsel işlev bozukluklarının ruhsal ve fiziksel pek çok sebebi olabilir. Bu nedenleri, yukarıda her bozukluğu ayrı ayrı işlerken ilgili bölümlerde ele almış bulunmaktayız.
Cinsel işlev bozukluklarında öncelikle özenli bir değerlendirme ile soruna yol açmış olabilecek nedenler araştırılmalı ve ona yönelik bir tedavi yolu seçilmelidir. Sorunun ruhsal olduğu sonucuna varıldıysa, cinsel terapi yöntemleri, davranışçı yaklaşımlar, destekleyici terapi ve bunların yanı sıra ilaç tedavilerini denemek mümkündür.
Tedavinin ilk adımı doğru bir tanısal değerlendirmedir. Ardından bozukluğun türüne göre terapi ya da ilaç seçeneklerinden birisi ya da ikisi birden kullanılabilir. Sözgelimi erken boşalma tedavisinde seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanılabilir. Aynı zamanda penis duyarlılığını azaltma amacıyla lokal anestezik kremler kullanılabilir. Bir başka sık rastlanan bozukluk olan sertleşme bozukluklarında fosfodiesteraz tip 5 inhibitörleri kullanılabilmektedir. Bu ilaçların cinsel istek ve orgazm üzerine etkisi yoktur. Yan etkileri sebebiyle kullanmadan önce kalp hastalıkları açısından değerlendirilme gerektirir. Daha ciddi sertleşme bozukluklarında ise penis içine iğne ile ilaç enjeksiyonu ya da sertleşme protezi takılması gibi yöntemler mevcuttur.
Cinsel işlev bozukluğunun türüne göre tedavi süresi çok farklılık gösterebilir. İlaçların çoğu en geç 2-3 hafta içinde etkisini gösterir. Fakat her kişide ve bozuklukta ilaçların etkili olamayabileceğini unutmamak gereklidir. Terapi yöntemleriyle tedavi de ortalama 2-4 ay sürebilmektedir. Daha kısa sürede yanıt alan hastalar olduğu gibi, terapi sürecinin 1-2 yıla kadar uzadığı durumlar da olmaktadır.